31 Ocak 2011 Pazartesi

Hayatlarımız Dolu Dolu...

Evet ne kadar da iddialı bir söz değil mi? “Hayat” her ne kadar sevsek de sevmesek de insanın sahip olduğu tek şey, kendinizin olan tek şey. Ona hükmetmeye çalışsanız da o size hükmetmeye devam etse de bir şekilde hayat yine sizin hayatınız. Belki de çok sıkıcı belki de çok umutlu, belki de heyecan veren, kim bilir… Sonuçta “hayat” bu her ne olursa olsun.
Peki bu “hayat” denilen şeyi dolu dolu geçirmek dersem, hele ki üniversitedeyken… İlerde geçmişe şöyle bir baktığınızda en fazla özleyeceğiniz yıllar üniversite zamanı. Bu yılları daha eğlenceli geçirmek için yanınızda “hayatı doldur” mottosuyla bir öğrenci kulübü varsa gerçekten de hayatın tadını çıkarıyorsunuz.
Hayatı Doldur’ la tanışmam geçen sene oldu.
-“Abi şu siteye bi baksana” diyen şu an İTÜ master marka elçisi olan Seçkin’in yollamış olduğu linkle başladı her şey. Vay be diye geçirdim içimden; konserler, partiler, maçlar, mba’ler her şey vardı sitede.  Maçlara, partilere gittik davetli olarak hem de. Kanım ısınmaya başlamıştı iyiden iyiye, sonra geçen yaz başında Seçkin’in önermesiyle ben de bu ailenin bir parçası olmuştum ve çok mutluydum. Efes Pilsen maçlarına bu sefer daha heyecanlı daha yürekten gitmeye başladım. Okulumuzdan servis kaldırıp başkalarının hayatlarını da doldurmaya başlamıştık. Kerem Tunçeri’nin Panathinaikos maçında son saniyede attığı basketin ardından herkesin ayağa kalkıp çılgınlar gibi alkışlayışı hala aklımda. Maçların ardından dönüşte otobüsteki hayatı doldur üyelerinin mutluluklarını görünce sanırım o iddialı söz gerçekten de amacına ulaşmış dedim.
Evet bizler hayatı dolduruyoruz. Kimin sayesinde? Tabii ki de Hayatı Doldur Gençlik Kulübü sayesinde.
İyi ki “hayat”ımızda bir Hayatı Doldur var!
İTÜ – Maslak – Hayatı Doldur Marka Elçisi
Birkan Sağlam

28 Ocak 2011 Cuma

Paris Euroleague-Final Four 2010 Macerası

‘Hayatı Doldur’… Çok iddialı gelmişti bu sözcük ve sorguladıkça, bir anda işin içine çekilmiş buldum kendimi. İlk Euroleague maçına gittiğimde de anlamaya başlamıştım. Zaman geçtikçe, alışkanlık olmaya başladı. Birçok proje duyuyordum. Altında hep aynı iki sözcük: ‘Hayatı Doldur’. Derken, ’Tribünün Sesi Yarışması’ başladı. Projeye katılmak, heyecan vermeye yetmişti. Nihayet büyük ödül açıklandı; kazanan Paris’e Euroleague-Final Four 2010’u tribünlerden izlemeye gidecekti. Durmadan çalışmaya, beste yapmaya başladık. Bu arada, hayatı dolduranların arasındaydım artık bende. Hayatı Doldur Junior Marka Elçisi olmuştum. Artık daha fazla video çekme gayreti içindeydim.

Oylama süreci başladığında, videolar yüklendikçe, zaman daraldıkça, ben de daralmaya başladım. Tarifsiz bir heyecanla geçen yarışma süresi nihayet dolduğunda, sonuçları beklemeye başladım. Ertesi gün vizelerim olmasına rağmen sınavlarımın stresini çoktan unutmuştum. Sadece bir telefon bekliyor ve keşke kazanan ben olsam diyordum. Nihayet beklediğim telefon geldi. Açtığımda ‘’Tebrikler‘’ diyordu bir ses. Her gördüğüm arkadaşıma, “Gidiyorum, Paris’e, Euroleague Final Four 2010’a gidiyorum” diyordum. Sıkı bir basketbolsever olarak Euroleague Final Four 2010’da hangi takımların olduğunu zaten biliyordum. Efes Pilsen Spor Kulübü’nün bu sene finalde olamaması da içimi burkuyordu. Takımımı delice orada desteklemek, bana çok daha büyük heyecan verirdi.

Artık hazırlıklarımız tamamlanmıştı. Bir an önce gelsin büyük gün diyordum. Ve o gün... İzmir’den yola çıkarak İstanbul’da Atatürk Havaalanı’na indim. Bu sırada benim gibi Paris heyecanı yaşayan diğer arkadaşımla tanıştım. Paris’te uçaktan indiğimde artık başka bir ülkedeydim. Otele yerleşir yerleşmez kendimizi dışarı attık. Her şey mükemmel düşünülmüştü. Özel olarak hazırlanmış bir ekip ile günler geçirmeye başladım. Boş zamanlarımız vardı ve Paris sokaklarında dolaşmaya başladık diğer arkadaşımla. Her şeyi keşfetmek istiyordum. Akşamına Bercy Arena’da Barcelona – CSKA Moscow maçı, gülen taraf ise Barcelona, Final Four’un ilk finalisti oluyordu. Barcelona seyircisi dev bir orkestra havası ile zaferi kutluyordu. Maçın arasında Hayatı Doldur Gençlik Kulübü, VIP’de bulunma fırsatını sunuyordu bize. Partizan – Olympiacos maçında ise Yunanistan ekibi adını bir üst tura taşıyordu.

8 Mayıs 2010 olduğunda otelin kapısında otobüs şehir turu için bizi bekliyordu. Kartpostallardaki Eiffel Kulesi artık karşımdaydı. Paris’in büyüsü sarmıştı ruhumuzu ve her taşın altına bakmak istiyordum. Şanzelize, Moulen Rouje, Lido, Republiq, Bastille şehirde gördüğüm en harika yerlerdi. Her binada tarihin kokusu vardı.

9 Mayıs 2010’da Final Maçı günü gelmişti ve otobüsümüz yine bizi otelimizden aldı. Derken yine Bercy Arena... Stadın önünde taraftarlar arasında ses bastırma yarışması vardı. Partizan susuyor, CSKA başlıyor, Barcelona’nın sesiyse herkesi susturuyordu. İlk maç Partizan-CSKA. Uzatmaya giden maçta gülen taraf CSKA oluyor, 3’üncülüğe yerleşiyordu. Partizan taraftarı ise takımına sahip çıkmaya, tam destek vermeye devam ediyordu ve büyük bir alkışı da hak ediyorlardı. Finaldeydi sıra… Barcelona – Olympiacos maçında tam kadro maçta olan Puyol, Pique,  Xavi, Messi… Barcelona kupanın sahibi oluyordu. Çılgınca kutlamalarını izlemek kalıyordu bize.

Ve son gün otelden erkenden ayrılmamız gerekiyordu. İzlanda’da patlayan yanardağ haberleri geldikçe, “Belki birkaç gün daha gidemeyiz” diyorduk. Bu rüyadan uyanmak istemiyordum. Ancak dönüp hayatı doldurmaya devam etmek gerekiyordu. Rüya gibi dört gün geçirmemi sağlayan, hayatıma güzel anılar dolduran Hayatı Doldur aileme, yanımda olan tüm dostlarıma çok teşekkür ediyorum. Yeni projelerde hayatları doldurmaya devam…

İSMET ASLANBEY
CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

SOSYALLİĞİME YÖNETİM BİLİMLERİ KONGRESİYLE KARİYER KATMAK



Hayatı Doldur ile sosyalleşirken kariyerime de katkı sağlamayı unutmamak adına çeşitli kongrelerde de görev almaya çalışıyorum. Benim için en iyi fırsat 2 yıldır bünyesinde olduğum İşletme Mühendisliği Kulübü tarafından düzenlenen aktiviteler. Önümüzdeki ilk durak ise ‘Yönetim Bilimleri Kongresi’.
Kongremizin amacı; üniversiteli arkadaşlarımızın akademik çalışmalarına yardımcı olmak, kariyer anlamında köprü görevi görerek, geleceklerimize ışık tutmak. Bu yıl 12.sini düzenleyeceğimiz ‘Yönetim Bilimleri Kongre’miz 9-12 Mart tarihleri arasında İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Kampüsü’nde gerçekleştirilecek.
Kongremiz dört bölümden oluşuyor:  Açılış Gecesi, Kariyer Alanı, Panel – Seminerler ve Simülasyon Yarışması. Açılış gecemizde iş ve sanat dünyasından katılımcılarla kongremizi başlatıyoruz. Daha sonra kariyer alanında; kongremize katılan üniversiteli arkadaşlarımıza, kariyer alanındaki firmaları daha yakından tanıma fırsatı sağlıyoruz. Günümüzün ve geleceğin yönetim gereksinimlerine göre belirlenen paneller ve seminerler sayesinde de panelistlerimizin tecrübeleri ve düşünceleri hakkında bilgi sahibi olmalarında köprü görevi görüyoruz. Ayrıca öğrenci kulüpleri tarafından ilk defa gerçekleştirilecek olan Simülasyon Yarışma’mız bizi bu kongre için kat kat daha heyecanlandırıyor. Biz simülasyon yarışmamızın ismini yönetimle de alakalı olarak SİO (Sanal İşletme Oyunu) koyduk. SİO’muzun hedefi ise kariyer hayatımız süresinde meydana gelebilecek durumları üniversiteli arkadaşlarımızın tecrübe etmelerini sağlamaktır. Öğrenci kulüplerince ilk defa gerçekleştirilecek olmasının verdiği heyecan ise yarışmanın final günü (8 Mart) yaklaştıkça daha da artıyor.  İşte tüm bu koşuşturma içinde sosyal hayatıma biraz da eğlenceli bir kariyer deneyimi eklemiş oluyorum.  Eğer siz de hayatı sosyallikle doldururken biraz da kariyer lazım diyenlerdenseniz ve yönetim bilimlerine ilgiliyseniz Hayatı Doldur ekip arkadaşlarım olarak şimdi de benimle biraz kariyere yani YBK 2011 ‘e davetlisiniz.
Hayatı Doldur- İTÜ Maçka- Junior Marka Elçisi
Ceren ALUMERT

27 Ocak 2011 Perşembe

Sadece 'Hayatı Doldur'mak!


Hayatı Doldur ile tanışmam bir arkadaşım aracılığı ile oldu. Bir sene kadar önceydi. Arkadaşım bana gerçekleştirilen etkinliklerden, hem kariyer hem spor hem de eğlence anlamında son derece güzel aktiviteler yapıldığından ve bir çok üniversitede aktif bir kulüp olduğundan bahsettiğinde herkesi heyecanlandırabilecek bir organizasyon olduğunu anlamıştım. Hayatı Doldur bir gençlik kulübüydü ve tek amacı gençlerin hayatlarını gerçek anlamda dolu dolu yaşamalarına yardımcı olmaktı.

Katıldığım ilk etkinlik bir Efes Pilsen maçıydı. Arkadaşlarla hep beraber bir maç yolculuğu, Efes Pilsen için yapılan tezahüratlar ve maç sonunda alınan güzel bir galibiyet o günü gerçekten dolu dolu yaşamamı sağlamıştı. Üstelik birçok yeni arkadaşım olmuştu. Bunun üzerine de yine hep beraber bir Adalar yolculuğu, sokak hayvanlarına götürülen mama ve sevgi, son derece harika bir amaç için gerçekleştirilen bir kitap toplama kampanyası ve hem eğlenceli hem de öğretici bir fabrika gezisi de gelince Hayatı Doldur’un bize kattıklarını çok daha iyi anlamaya ve hissetmeye başladım ve bütün bu etkinlikler Hayatı Doldur’u benimsememi sağladı.

Şimdi ise hemen hemen her gün Hayatı Doldur’un yeni bir etkinliğini merakla bekliyor, bize kattıkları ve bundan sonra katacakları için Hayatı Doldur’a sonsuz teşekkür ediyorum.



Hayatı Doldur Boğaziçi Üniversitesi Marka Elçisi
İlker Arkun

26 Ocak 2011 Çarşamba

Hayatımı Doldurmaya Devam ediyorum!


Bundan tam 1,5 sene öncesiydi hayati doldur ile tanışmam. Okulda düzenlediğimiz bir organizasyona sponsor olan ‘Hayatı Doldur Gençlik Kulübü’ne üye oldum. Fabrika gezisi için Efes Pilsen fabrikasına gidince bizim okul için bir tane marka elçisine ihtiyaçları olduğunu söylediler. Bende ‘hiç bilmediğim bir konu ancak beni kabul ederseniz, ben marka elçisi olmak isterim’ dedim. Cv’mi yolladıktan sonra bana olumlu dönüş yapıldı ve marka elçisi olarak hayatımı doldurmaya başladım. Başlarda ne olduğunu tam bilmediğim bu Hayatı Doldur’un aslında benim hayatıma birçok kapı açtığını zamanla fark etmeye başladım. Hayatı Doldur marka elçisi olarak önce forumlarda yazdığım festival yazılarıyla dikkatleri çektiğim söylendiğinde bu işten daha çok keyif almaya başladığımı anladım. İzmir’de yapılması planlanan sene sonu büyük toplantıya Amerika’da yemek eğitiminde bulunacağım için katılamamıştım. 

Bir sene sonra marka elçiliğim devam edecek mi düşünceleri kafamda varken gelen mail ile tekrar senelik toplantı için Efes Pilsen fabrikasına çağrıldım. Benim için büyük bir kapının açılacağı toplantı olacağını başta bilemezdim. Toplantı başladı ve bu sene nasıl bir yol izlenecek denildiğinde herkesten bir fikirler gelmeye başladı. Başta susmuş İrem arkadaşımla toplantıyı dinlerken yavaş yavaş konuşmaya başladıktan sonra fikirlerim insanlar tarafından beğenildiğini gördüm. Toplantı sonucunda bizden nasıl fikirler gelebilir denildiğinde ben beklide Hayatı Doldur master elçiliğimi açan maili yazmıştım. Mail biraz uzun ve okuması sıkıcıydı ama maili attıktan bir saat sonra telefonum çaldı ve seni master marka elçisi yapmak istiyoruz dediler ve hayatımı gerçekten büyük bir özveriyle bu sefer daha büyük katkılarla doldurmaya başladım. Attığım mailde sunduğum sosyal sorumluluk önerisi kabul edildi ve Hayatı Doldur’un artık bir sosyal sorumluluk kolu olduğu söylendi. Kısacası Hayatı Doldur’un hayatımı nasıl doldurduğunu size anlatmak istedim. Hayatımı doldurmaya hem eğlenip hem öğrenmeye, öğrenirken de kendimi geliştirmeye devam ediyorum. Sizde hayatınızı ‘Hayatı Doldur’ ile doldurun, hem eğlenin hem gelişin, hem de üniversite hayatınızı boşa geçirmedik deyin.

Hayatı Doldur-İstanbul Bilgi Universitesi Master Marka Elçisi
Ari Alp Koen

24 Ocak 2011 Pazartesi

Bir Başka Maç Anısı


       Hayatı Doldur da 1. Senemi bitirmek üzereyim. İyi bir basketbol takipçisi olmam, Efes Pilsen Spor Klübünü çok sevmem, Hayatı Doldur ile geçen zamanlarımı bir başka kılıyor. Bu hayatta en heyecanlı olduğum anlardan birini de Hayatı Doldur’la birlikte yaşadım ve bunun için çok mutluyum.
       Efes Pilsen – Panathinaikos maçıydı. Bu sene ilk defa Hayatı Doldur’la servis kaldırdığım gündü. Bu maç için fazla talep olacağını sanmıyordum ama beklediğimden çok daha fazla talep gerçekleşmişti. Okuldan, yurttan arkadaşlarımın bu maça gelmesiyle arkadaşlarımın arasında yeni arkadaşlık ve yeni samimiyetler olması beni çok mutlu etti. Hatta enteresan olan; yurttan bir arkadaşımın 2 senedir sınıf arkadaşı olduğu kişiyle aynı yurtta olduğunu bu maçta serviste öğrendi. Servis anımız böyle bir güzellikle gerçekleşti. Sahaya vardığımızda herkes mutluydu.
      Sahada ise Efes Pilsen maça saldırıyor, maç oldukça çekişmeli geçiyordu. Maçın bitimine 1 sn kala Kerem Tunçeri’ in son saniye basketiyle maçı kazanmamız bize bir kat daha mutluluk kattı.
        Tabi bize bu mutluluğu yaşatan Hayatı Doldur’a teşekkür ederiz…
İstanbul Üniversite Orman Fakültesi Hayatı Doldur Marka Elçisi
Toygar Koçak

21 Ocak 2011 Cuma

İstanbul...


         Çok uzun bir zamandan sonra İstanbul’daydım ve artık üniversiteliydim. Aslında ilk başlarda her şeyin çok kolay olacağını, büyüdüğüm için bütün zorlukları aşabileceğimi düşündüm. Ama hiçbir şey sandığım gibi olmadı. Ailemden uzaktaydım. Yurdumun çıkmasını bekliyordum, aksilik o da çıkmadı ve bunun üstüne ailem yanıma İstanbul’a geldiler.
         Ama her şeye rağmen mutluydum. Asıl üniversite hayatı şimdi başlıyordu, dersler sınavlar derken bir dönemi geride bırakmıştım. Konumu nedeniyle okulumuz biraz ormanlık bir alandı ve etrafında gençlerin vakit geçirebileceği hiçbir şey yoktu. Aktif olan birkaç öğrenci kulübünün yaptıklarıyla vakit geçirmeye çalışırken, “Efes Pilsen – Real Madrid” maçı afişini gördüm. Bizim okulumuzdan otobüs kalkıyordu, bu büyük bir olaydı. :) Ve hayatı doldur ile tanışmam böyle gerçekleşti. İnternet sitesine üye olmuş, başka afiş asılıp asılmadığını takip eder olmuştum. Sadece maçlara değil kültür-sanat etkinliklerine de katılıyor, eğitim görüyordum.
        Ve şu anda, okuluma bakış açımı değiştiren, hayatıma artı katan gençlik kulübünde marka elçisi oldum. Sizde hayatınızı eksik yaşadığınızı fark etmeyi beklemeden hemen www.hayatidoldur.com’a üye olun. İyi ki varsın Hayatı Doldur :)

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Marka Elçisi 
Gizem Aygen

12 Ocak 2011 Çarşamba

Üniversiteye başlar başlamaz karşıladı beni o :)


2008’in Ekiminde tanıştım onunla. Bana ilk sorduğu soru: “kendini neye veya kime benzetiyorsun?” idi. “Likörlü çikolataya” dedim. “Dışı tatlı içi yakar” bu ergenlikten yeni çıkmış cevapla üniversiteye daha yeni geldiğim anlaşılıyordu tabi.  Yani üniversiteye başlar başlamaz karşıladı beni o. Sonra aynı yılın kasımında beni maça götürdü İstanbul’a. Efes pilsen- Real Madrid maçıydı. Maç ve yol için hiç para istemedi benden. Şaşırdım bu zamanda kim 7 otobüs insanı tek kuruş almadan başka şehirde bir maça götürürdü ki!
2009’un şubatında bana “benim ekibimden biri olmak ister misin?” diye sordu. Hiç düşünmeden kabul ettim.  Çünkü o üniversiteli gençlerin okul hayatını kurtarıyordu resmen. Sosyalleştiriyordu, eğlendiriyordu, öğretiyordu, gezdiriyordu… Tabi ki o ekibin içinde olmak istedim. 2009’un her ayında etkinlikler yaptık birlikte. Tabu oynadık, oynattık, hediyeler verdik. Konsere gittik festivale gittik. Kariyer sohbetlerine katıldık, sertifikalar aldık. Bahar şenliğinde wii oynadık. Okuldaki herkes benim gibi çok sevdi onu… Yine maçlara gittik, gidemediklerimizi okulda izledik. Çılgın taraftar olduk, kılıktan kılığa girdik…
Sonra baktım ki her anım onunla geçiyor, o olmayınca bir şeyler yapmayınca hayatım bomboş…  Artık herkes onu tanıyor, seviyor, onun ekibinin bir parçası olmak istiyordu. O öylesine sevecendi ki okula gelen herkesi ama herkesi kucaklıyordu resmen. Kimseyi ayırmıyordu. Tek istediği üniversite öğrencilerine müzik, festival, spor, kariyer, sosyal sorumluluk, eğlence, kültür sanat dallarında bir şeyler sunmak, onların hayatlarını doldurmaktı.
2008 yılında onunla başlayan serüvenim 2010 yılında hala devam ediyor. O bizi bir an olsun bırakmıyor.  Yaptığı işler, etkinliklerle başarıya koşuyor, ödüller alıyor. Seneye mezun olacağım ondan ayrılacağım diye üzülmüyorum. Çünkü biliyorum ki onun sayesinde öğrenciler mezun olurken iyi ki onunla tanıştık diyecekler. O olmasaydı bu dört sene hiçbir şey yapmadan bomboş nasıl geçti diyecekler.  O yüzden iyi ki hayatımızda o var, onu seviyoruz…  Peki o kim mi? Cevap çok basit…
HAYATI DOLDUR GENÇLİK KULÜBÜ tabi ki (:
Hayatı Doldur – Anadolu Üniversitesi Marka Elçisi
ESEN KARA

10 Ocak 2011 Pazartesi

SırAltından notlar :)


Bir Öğrenci'nin Hayatını Doldurma'ya yönelik davranışlarına dair kısa ve komik bir biyografik anlatım :)
Annesi ile babasının karar verdiği bir tarihte kartal da doğdu. 4 yaşındayken kömürlük anahtarının üstündeki iç içe geçmiş 5 halka işaretinin, kapıdaki arabanın önündeki işarete benzetip kapısını açmaya çalıştı... Ve açtı da... 6 yaşındayken rol aldığı tiyatro gösterisinde senaryoya uymayarak prensesi öpmeden uyandırmaya çalıştı...
İlkokul’a Kartal Yavuz Selim İlköğretim okulunda başladı. Ve 1. sınıfta öğretmeninin sorduğu "büyüyünce ne olacaksın?" klişe sorusuna Atatürk cevabıyla gözdağı vermeye çalıştı. 4. sınıfta yine aynı öğretmenin matematik sorunu atmasyon bir şekilde de olsa çözen 2 kişiden biriydi. (diğer arkadaş şuan da İstanbul da tıp okuyor). Yine aynı sene hocanın "tüm kızlar çiçek olsun" repliğinden sonra "tüm kızlar çiçek olsun, arı olmazsam şerefsizim” diyerek toplum içindeki ilk esprisini yaptı!
Ve ortaokula kadar kalan zamanda özellikle Tarık Akan’ın rol aldığı yeşilçam filmlerini ve KAYGISIZLAR’ı izleyip sodalı ayran içerek geçirdi... 6-7-8. sınıflarda TARIK AKAN’ın sakallı bıyıklı filmlerine daldı. Hem fen, hem de din dersi vasata yakındı. Ne pozitif, ne de negatif bilimlere inanıyordu... Sıra arkadaşı Atakan’ın sıraya yazdığı Metallica Slayer yazısının üstüne eklediği kopyalar sayesinde ortaokul öğrenimini tamamladı. O bu stiline yazarak çalışma adını verdi... Askeri lise giriş sınavına gireceği okulun kapısında yapılan kazanıp ta askeri ücretle mi yaşayacaksınız esprisine tepesi attı, girmedi... Girdide sırf Atatürk cevabının hatırına... Kazanamadığı için sevindiği ilk ve tek sınav oldu…
Lise eğitimine San Süleyman Demirel lisesinde başladı… Bu okulda da adına Mer Ve Ötesi dediği sağlam bir kopya grubu kurdu. Grup o kadar başarılı oldu ki kompozisyon dersinden bile aynı notu almayı başardılar... Bu başarısına 2 yıl boyunca sınıf birinciliği belgesi verildi. Lise 2 de ilk gitarını imç den aldı ve tahmin edildiği gibi Teoman’ın o papatya şarkısıyla… Daha sonra grup dağıldı, yeni kurulan grup da (KARGA) tutunamadı. ÖSS ’de 24 tercihinden 6 sını kullanıp ODTÜ yazdı… Sağlık oldu… Seneye tekrar hazırlandı… Tercih sırasında kaderiyle oynadı ve Tanrının argo tabirler ile açıkça istemediği Manisa ya sürüldü... (Bu tarihte İstanbul a göçün daha da bir arttığı söyleniyor). Ve Ömer Hayyam’ın felsefesiyle tanıştı.
Üniversitenin ilk yılında kaldığı yurttan ayin yaptığı ve davetsiz misafirler getirdiği gerekçesiyle uzaklaştırıldı. İkinci sınıfında Türk Pop Rock tarihini önemli şahsiyeti ‘nev’zatdoğansoy la tanıştı. Ve o yaz hiç bilmediği dil ingilizcenin nasıl birşey olduğunu anlamak için Utah’a gitti. 4 ay burada Türkçesini ilerletip, döndü. 3. senesinde sokak da müzik yapmaya başladı. Kazım Koyuncu şarkılarıyla. 4. senesinde tam bir C.BUKOWSKİ hayranı oldu ve idol aldığı bu yazar sayesinde hayatı çözdü. Artık karşı cinsi daha iyi anlıyordu…

Hayatı Doldur - Celal Bayar Üniversitesi Marka Elçisi
Suat Keleş

7 Ocak 2011 Cuma

Madalyonun iki yüzü...


            Bundan yaklaşık bir buçuk yıl önce, bir ekim akşamının geç saatlerinde başlayan mesaisi ile günden güne beni daha da içine çeken, bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiye sahip yapısı ve bana göre insana sosyal sorumluluk adına birçok şeyi tattıran bir gruptur Hayatı Doldur. Kendi deyimleriyle büyüyen bir bebek, benim gibi yüzlerce üniversite öğrencisine göre ise hayatta karşılaşmayı umduğumuz en büyük fırsatlardan biri.

            Bu kulüpte öncelikle Marka Elçisi sıfatıyla tanıştım. Daha önce okul kulüplerinde yer almama rağmen bu kadar büyük bir kuruluşun altında bu sıfatla anılmak ayrı bir sorumluluktu. Elbette bu sıfatı olmak yetmiyor, duyulan güveni boşa çıkarmamam ve verilen görevi yerine getirmem gerektiğinin farkındaydım. İnsanlarla kurduğum iletişim, kulübün gün ya da saat gözetmeksizin benimle olan bağlantısı ve birlikte daha ilk etkinliğimizde binlerce insanın Hayatı Doldur Gençlik Kulübü sayesinde bir araya gelişini görmek muhteşemdi. İnsanların üzerindeki olumlu hava ve yüzlerdeki gülümsemeler bana ne yaptığımı ilk o zaman hissettirdi.  Belki bu yapılanların hakkında pek fazla oturup düşünmüyoruz ancak düşününce gerçektende ne kadar büyük, özellikle bizim için ne kadar imkansız görünen bir şeyleri gerçekleştirmiştik. Hani sürekli üniversite hayatımızda hayata hazırlanma sürecini atlatmamız gerektiği söylenir ya Hayatı Doldur bizi gerçektende hayata hazırlıyordu. Gerek koordine çalışma açısından, gerek kitlelerle iletişim açısından ve en önemlisi bir şeyleri başladıktan sonra bitirme açısından ki bence en önemli aşama budur. Hayatı Doldur bize tam olarak bu imkanı sağlıyor. Yeni insanlar, yeni yüzler ve gün geçtikçe artan sayısıyla büyüyen bir grup çalışması gerçektende insanın içinde bulunan heyecanı ve gururu su yüzüne çıkarıyor. Ve bu bir şeylerin zor olduğunu ama asla imkansız olmadığını ispatlayan müthiş bir grup çalışmasıdır.

            Üniversite hayatımın son senesi olmasına rağmen, ne Hayatı Doldur Gençlik Kulübü ile olan ilişkimi ne de birlikte yaptıklarımızın bu kadarla sınırlı kalacağını sanıyorum. En azından ben kendi adıma her zaman bu büyük toplulukla bir arada olmak ve yapılan her organizasyona bir şeyler katmak isterim. Büyüyen ve büyümeye devam eden bu bebeğe uzun ve sağlıklı ömürler diliyorum…
Hayatı DoldurAbant İzzet Baysal Ünv. Master Elçisi
Erdinç Aktaş

5 Ocak 2011 Çarşamba

Pamukkale Üniversitesi nasıl Hayatı Doldur ailesine katıldı?


Ben nasıl Hayatı Doldur ekibine katıldığımı anlatmak istiyorum. Herkesin farklı bir hikayesi vardır. Benimkisi ise biraz daha ilginç J Geçen sene, Ocak ya da Şubat ayları idi. İsmini vermek istemediğim bir üniversite ile Efes Pilsen – Real Madrid maçına gitmek için başvurmuştum. Ama önceliği okul öğrencilerine verdikleri için ben 4. Yedek olmuştum. (ilk 3 yedek gitmişti maça J) Ve sonuç olarak ben o maça gidemedim. Ben de gidemediysem kendi okulumun sorumlusu olurum deyip Hayatı Doldur ekibine bir mail attım. Pamukkale Üniversitesinin sorumlusu olmak istiyordum. Bana gelen cevap ‘’ Dönem başında tekrar konuşalım‘’ olmuştu. Sabırla dönem başını bekledim. Daha doğrusu bekleyemeden okul bitince tekrar mail attım. Cevap gelmeyince bir mail daha attım. Israrla okuluma Hayatı Doldur ayrıcalığını getirmek istiyordum. Ve beklediğim oldu. Yaz okulundaydım ve bir Perşembe günü Sarper abi’ den bir mesaj aldım. Halil Hayatı Doldur Pamukkale Üniversitesi marka elçiliğini sana vermeye karar verdik. Israrlarına dayanamadık diyordu. Şaşkın ve bir o kadar da mutluydum. ‘Müsait bir zamanda konuşalım’ demişti. Sarper abi. Hayatı Doldur macerası o gün başladı benim için. Konuştuk ve az çok neler yapacağımı anlattılar. Heyecanla www.hayatidoldur.com ’u inceliyor görevlerimizin neler olduğunu öğrenmeye çalışıyordum. Sonra okullar başlamadan bir hafta önce İstanbul’a gidip Nişantaşı’ndaki Hayatı Doldur ofisini ziyaret ettim. Sarper abi ile tanışıp görevlerimi öğrendim. Denizli’ye döndüğümde büyük bir heyecanla ben ve jr. elçilerim okulumuza Hayatı Doldur’ u tanıtmaya çalıştık. Başlarda biraz zorlansak da ilk etkinliğimizden sonra iyice adımızı duyurmaya başladık. Diğer okul kulüpleri ile projeler tasarlamaya başladık. Henüz ilk yılımız olduğu için pek bilinmesek de her gün yeni birilerinin daha hayatını doldurmak için uğraşıyoruz.
Ben inanıyorum ki bir yıla kalmadan okuldaki tüm öğrencilerin hayatını bir şekilde dolduracağız.
Hayatı Doldur - Pamukkale Üniversitesi Master Marka Elçisi
Halil Özçevik

4 Ocak 2011 Salı

Hayatı Doldur Orman'da...

        Her şey Efes Pilsen – Galatasaray maçıyla başladı Orman’da. Siteyi incelemiştim ve maç için verilen ücretsiz davetiyeler dikkatimi çekmişti. Kulüp yönetimi olarak maça gitmek istediğimizi birkaç bilet alıp alamayacağımızı sordum. Aldığım cevap beni hayrete düşürdü ;
“Sizin kampüsten otobüs kaldıralım :) .”
          Ormancıların hayatı doldurması böyle başladı. Biz o gün bir otobüs kaldırdık ve daha sonra ve daha da sonra… Her maça gidiyor, eğleniyor, takımımızı destekliyorduk. Biz gittikçe daha fazla kişi görüyor ve ilgi çekiyor, herkes gelmek istiyordu.
           Sadece maça gitmiyorduk, Anadolu grubu markalarından Efes Pilsen’in  pazarlama müdürünün eğitimine de katılmıştık. Pazarlamaya dair bir çok ayrıntıyı Hayatı Doldur sayesinde öğrenmiştik.
          Ve her maç sonrası bize hatıra kalan Hayatı Doldur anahtarlıklarına Orman Fakültesi’ndeki çoğu öğrencide rastlamak mümkün :).
          Benim maceram bu kadarla bitmedi. Bu yaz Hayatı Doldur Master Marka Elçisi oldum. Junior Marka Elçilerimle beraber bu sene daha çok çalışıyoruz. Efes Pilsen Spor Kulübü maçlarına katılım sürekliliğini sağladık. Eğitimlere katılıp, kendimizi geliştiriyoruz.
          Biz Orman Fakültesi’nde Hayatı böyle Doldurmaya devam ediyoruz, ailemiz her geçen gün büyüyor. Sende bize katılmak istiyorsan sakın unutma ;” www.hayatidoldur.com
Hayatı Doldur - İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Master Marka Elçisi
Emre ALTIN