'Ve oynayın, izleyin' temelli bilge yaklaşımımdır şu su gibi akan satırlar...
Hayatı Doldur'un bireysel etkinlik kapsamında sunduğu fırsattan istifade ederek kişisel gelişimine katkı sağlamak isteyen Bilgesu Gelbal ile Tiyatro dair...
“Ne zaman başladım, nasıl başladım, kimin sayesinde başladım , yoksa içimde hep var mıydı , çevreden mi etkilendim , yoka bi gösteriden mi” bunlar benim düşünüp de bulamadığım sorular. İçine girip yaşamaya başlayınca nerden yakaladığınızın pek bir önemi kalmıyor aslında.
Bahsettiğimiz tümüyle “tiyatro”.
Kollarınızı bi kere açarsanız o sahneye, sahne tozunu bi yutarsanız vazgeçilmeziniz olur denir ya, neden böyledir? Dans dersi alabilirsiniz, istediğiniz zaman vazgeçersiniz. Film izlemeden geçen haftalarınız olabilir. Takım oyunu arayışına girebilirsiniz bireysellikten kurtulup ama basketbol oynamak size göre olmayabilir. Sürekli aynı arkadaşlarınızla, aynı cafe de buluşmak bir süre sonra sıkıcı gelebilir. Durun durun bir dakika! Arkadaşlarınız ayrı! Kendi başınıza içerde dışarıda birileriyle yaptığınız aktiviteler eğlencesini daim tutmaz.
İç dinamiğimiz sürekli değişir çünkü.
Motive olduğumuz şeyler değişkendir.
Öyle bir olay olmalı ki yenilenmeli , aynı arkadaşlarla daha da güzel hale gelmeli hatta.
Fikir paylaşımı sonsuz olmalı.
Ama bunun için sizi besleyen kaynak da hayal gücünün derinliği katar; bu derinlik uçsuz olmalı.
Durun bu parametreler bana bir şeyi işaret etti. Tiyatro.
Sahne arkası , sahnedeyken, provalar , kulis… Her anının dinamik olduğu yoğun bir emek gerektiren esaslı bi süreç. Öyle kısaca yedi harfli gözüküp, şişman sesleriyle sevecendir sanmayın.
Büyüktür aldığınız zevk sahnedeyken
Peki ya öncesi. Gelin bu sürecin can çekiştiren kısımlarını da atlamadan yepyeni bir oyunu , yeni doğan bir çocuk sevinciyle gözleri dolan insanların hikayesini de katarak anlatalım.
İyi temelli bir oyun deyince önce ekip dayanışması, oyunculuk yetenekleri ve sorumluluklar gelir desem de, maddeleştirmenin en anlamsız olduğu yer sanat değerlendirmesi esasta. Çünkü sanat özneldir. Herkesin kendi beğenileri kendi başarı kriterleri mevcuttur. Yolun başında biri olarak kendi adıma söylemeliyim o yüzden. “Temeli sağlam bir bina sağlıklı yükselir” gibi en basit metaforu kullanarak ben de bu benzetmeyi uygun buluyorum burada. İyi olmalı ki temel yükselecek, hayat bulacak bir oyun.
Özüne daha iyi yaklaşırsınız araştırdıkça, bilgi sahibi oldukça. Tüm ekibin yapıcı , birbirini iyi dinleyen ve tabii ki kesinlikle bir arada olmaktan büyük keyif alan insanlardan oluşması çok önemli.
İyi bir ekibe sahip olursanız işleriniz daha da kolaylaşır, ben her zaman kendimden daha coşkulu birilerini bulunca acaba ondan neler öğrenebilirim diye çok gözlem yaparım. Büyürüm bu süreçte, olgunlaşırım. Her defasında yeniden akıllanır aklım, yenilenir fikirlerim.
Kaliteli insanlarla kaliteli işler yapılır.
Attığınız her adımda ekibinize duyduğunuz güvenin oluşması çok önemli. Ekip uyumu bu şekilde sağlanıyor zaten.
İşe alım süreçlerinde dahi aranan takım ruhunu en iyi öğrenebileceğiniz yer futbol sahasıdır, bir oyun çıkarma sürecidir bence.
Arkadaşlarımıza güvendik, bilgilerimizi arttırma yolundayız ve ortaya bir şeyler çıkarabilecek tatlı kıvamdayız. Yoğrulmaya açığız. Biri bizi yönetmeli.
Tiyatro basit yapılı bir ağ zinciri değildir aslında birbirine dokunduğu yerler çok keskin olan merkezden dışa yönelimli bir ağ zinciridir.
İşletmede Mit Tanrılarının sembol olarak kullanıldığı rol modellemeler vardır. İşte tiyatro da bu organizasyon modellemelerini güzel örnekler.Zeus modelidir , merkezde yönetmen vardır ve işleyişi sağlar . Apollo modelidir roller bellidir, yapılması gereken sorumluluklar bellidir. Yaratıcılık gerektirir A’dan Z’ye Athena modelidir. Varoluşçu yapıdadır kendi kökeni kendidir.